Cadı Avcısı - Kitap incelemesi
Cadı Avcısı Kitap incelemesi
Öncelikle merhabalar arkadaşlar. Bugün sizlere ülkemizde fantastik kitaplar içinde yerini bulmuş olan Cadı Avcısı kitabından bahsetmek istiyorum. Kitapta büyücüler, cadılar ve tabiki krallıklar yaratılmış, kaçınılmaz kovalamacalar ve savaşlar yaşanmış böylece fantastik dünyalara ev sahipliği yapan bir kitap serisi ortaya çıkmıştır.
Kısaca konusu şu şekilde; Anglia adında bir yerde, büyücülük zamanında yasalken vebanın ortaya çıkmasıyla kanunlarla yasaklanıyor. Vebayı büyünün getirdiğini, büyüyle yayıldığını düşünüyorlar. Yasaklama zamanla daha da katılaşarak kanunlaşıyor ve büyü yapan herkes sorgulanmaksızın idam ediliyor, genelde yakılıyorlar. Bu cadıları, büyücüleri yakalamak için özel ve eğitimli bir grup oluşturuluyor. Bunlar yine büyüyle mühürlenip yazıtların uygulayıcısı olduklarından büyü bu kişilere işlemiyor, bıçak-silah yarası zarar vermeyip yara anında iyileşiyor. Tabiki bu ultra zeki karakterlerimiz bir günde çıkıp "cadılarla, büyücülerle savaşıyoruz ama biz de büyü kullanıyoruz, acep neden ki?" demiyor. Neyse bu cadı avcısı grubundan genç ve sakar minnoş Elizabeth baş karakterimiz. Birde aşık olduğu arkadaşı Caleb var. Bunlar çocukluktan beri arkadaş, kimsesizlerken birbirlerini koruyup kollamışlar, bu yüzden sıkı dostlar.
Spoiler vermek istemediğim için bazı yerleri üstün körü geçeceğim.
Bir gün Elizabeth'in başı yanında taşıdığı otlar yüzünden cadılık suçlamasıyla belaya giriyor, tabiki dinlemiyorlar idamını beklemesi için zindana atıyorlar. Caleb sözde yardım edeceğini söylüyor fakat sonradan öğreniyoruz ki aklını çelmişler, tabiki bu da hiç bunca yıllık arkadaşını tanımıyormuş gibi kızın büyücü olduğuna hemencecik ikna oluyor, asla vaad edilen makamla bir ilgisi yokmuş gibi. Elizabeth zindanda çürürken ve Caleb'den de umudu kesmeye başlamışken büyük büyücülerden olan hasta, yaşlı Nicholas gelip kızı alıp götürüyor. Nicholas neden hasta? Fazla güçlü bir büyücü olduğu için düşmanları tarafından yapılmış lanet yazıtı yüzünden. Zindanda bitap düşen Elizabeth günlerce kendine gelemiyor, uyandığında Nicholas'ın evinde ve diğer büyücülerinde bulunduğu bir ortamda buluyor kendisini. Yani avlayıp öldürdüğü kitleden insanlar bunlar. Şifacı olan genç John, kızın iyileşmesinde en önemli paya sahip ve sonradan John'la Elizabeth birbirlerine kitap boyunca aşama aşama aşık oluyorlar. Elizabeth ülkede kaçak cadı olarak aranır hale geliyor ve ölüm emri yüzünden ne saraya ne grubuna geri dönemiyor. Nicholas'la anlaşma yapıp laneti kaldırmak için John, Fifer ve George ile yollara düşüyorlar. Gerisini anlattıkça spoiler batağına çekileceğim için burada kitabın konusunu bırakıyorum.
Gelelim kitap hakkındaki genel görüşüme; Öncelikle kitap o kadar akıcıydı ki bir gecede bitirdim, elimden düşmedi bir türlü. Karakterleri de içten ve sevecen buldum, muhtemelen elimden düşmemesinin en önemli etkeni bu oldu. Kitapta rastladığım bariz mantık hataları vardı, bir insan hiç mi sorgulamaz, her şeyin bu kadar göbeğindeyken hiç mi kuşku duymazsın? Bu kısım zorlama gibiydi. Kız tam bir yalanlar silsilesi içinde büyümüş olabilir ama durup sorgulamaması kendi seçimiydi, bu yüzden melekmiş gibi sürekli affedilip durması saçmaydı bence. Yazarın mekan tasvirlerini yeterli bulmadım çünkü sonuçta yaratılmış bir fantastik dünyada geçiyor olaylar, büyü kol geziyor. Mekan anlatımı yapılacakken bile olaylara geçiş yapılıyor yani yazar, mekan odaklı değil olay odaklı bir anlatım benimsemiş. Ve göze batan bir konu da, yazarın sanki sürekli durup kendisine "şuan bir fantastik dünya yaratıyorum" hatırlatmasını yapmış gibi olmasıydı. Halbuki bu tür kitaplarda esas alınması gereken şey yazılan her şeyin gerçek diye benimsetilmesidir. Örneğin; Yüzüklerin Efendisi dünyasına adım attığınızda bu bir kurgu diye içinizden geçirmezsiniz çünkü yazar size başka bir gerçeklik yaratmış olur, siz bu gerçekliğe en azından kitaptayken bağlı kalırsınız.
Sevmediğim bir kısımda kitabın sonunda gelişen olaydı, fazla yüzeyseldi. Aslında bu olayın daha detaylı, hiç değilse daha açıklayıcı olmasını isterdim. Her şey bir anda oldu bittiye getirildi. Bunu da yeni bir evren yaratan diğer fantastik tarzı yazarlarında da rastladığım bir duruma bağlıyorum. Arkadaşlar bazen yazarlar bencillik yapabiliyor. Orada bir gizem hissi, anlatılmasada anlam barındıran bir hava verdiğinden genelde bunu anlayamıyorlar. Tüm kitap film şeridi gibi gözünüzde canlanırken sondaki olay muğlak, anlaması zor bir hal alıyor. İşte bu, yazarların eserlerinden kendilerine saklı kalacak bir parça koparmasıdır. Koca bir yapbozun tek bir parçasının eksik olduğunu düşünün, her şey yerli yerindeyken illaki gözünüze batacaktır. Kitabın sonunda gerçekleşen olay bu kitabın eksik parçasıydı. Yinede her şeyiyle sevdiğim, okumasanız bir şey kaybetmeyeceğiniz ama okusanız da bir şey kaybetmeyeceğiniz bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Zaman ayırıp bu kitapla keyifli bir yolculuğa çıkmanızı dilerim.
DİĞER KİTAP İNCELEMELERİMİZ İÇİN TIKLAYINIZ
4 Tane Benzer Gönderi Alttadır
eline sağlık :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
Sil