-->

Atatürk'ün Mecliste Başkomutlanık Süresinin Uzatılması Reddi Üzerine

 

Efendiler!

Başkomutanlık Yasası'nın kabul edildiği günü hatırlayalım. Yunan ordusu Ankara'ya yürümek

üzereydi. Yüksek kurulunuz, düşmanı durdurmak ve durumu kurtarmak için bir önlem

düşünmek zo-runluğunu duydu. Sonuç olarak Başkomutanlık kuruldu ve ona yeteri kadar

yetki verildi. Bu yasanın üç ay süreli olmasını öneren benim. Bugüne kadar iki kez uzatıldı.

Ancak işin başında da Başkomutanlığın varlığından şikâyetçi kimseler vardı. Bugün de aynı

şikâyetçiler yüzünden yasanın süresi uzatılmamıştır. Bu konudaki görüşlerimi açıklamadan

önce, sorunun özünü ele almak, bunun için de dün burada, bu yasanın gereksizliğini ileri

sürmüş arkadaşların iddialarından yararlanmak istiyorum. Mesela Salih Efendi şöyle demiş:

'M. Kemal hakkımızı gasbetmek istiyorsa, verirsek aptalız.'

Efendiler!

Lütfen hatırlayınız. Ben kimseye beni Başkomutan yapınız demedim. Tersine bütün Meclis

bana, 'Başkomutan olacaksın' dedi. Bugün bu yasadan şikâyetçi olan arkadaşlar, bu kürsüden,

'Ordunun başına geç, zafere yürüyelim' diye feryat ediyorlardı.."

Sesler duyuldu:

"Evet, doğru!"

"..Açık konuşacağım için beni mazur görünüz. Her birinizin seçilmesi ve burada toplanması

için en çok ben çalışmışımdır. Bunun için, pek çoğunuz bilirsiniz ki en yakın arkadaşlarımla

fikir mücadelesi yaptım, hayatımı tehlikeye attım. Sözün kısası, bu Meclis benim eserimdir.

Ben de herkes gibi eserimi alçaltmak değil, yüceltmek isterim.."

Alkışlar yükseldi.

"..Onun için Salih Efendi'nin, benim de hiç olmazsa kendisi kadar Meclis'in hakları ile

ilgilendiğimi farz etmesini rica ederim. Fazla bir şey istemem.."

Gülüşler, kahkahalar duyuldu.

"..Meclis'in hakkını gasbetmek sözünü Salih Efendi'ye red ve iade ediyorum! Bu konunun

gizli oturumda görüşülmesi de tartışma konusu olmuş. Mehmet Şükrü Bey, 'Gizli

toplantılarda konuşarak gerçekleri milletten saklamayalım' demiş. Efendiler! Yüce Meclisimiz

558 Şu Çılgın Türkler / Türk Büyük Taarruzu

alelade bir yasama meclisi değildir. İcra yetkisini de haiz olduğu için bir büyük hükümet

gibidir. Öyle değil mi?.."

Bu soruyu, Meclis'in icra yetkileri konusunda çok titiz olan muhaliflere dönerek sormuştu.

Onlar da, "Evet, doğru!" diye onayladılar.

"..Devleti idare eden bir hükümetin, bütün kararlarını açıkta konuşarak verdiği nerede

görülmüştür? Dünyada örneği var mı? Hele konu Başkomutan ve ordunun durumu ise, bunlar

düşmanın önünde tartışılabilir mi? Ama Şükrü Efendi bu zorunluğu komedi olarak

vasıflandırmış. Efendiler! Aramızda komedi oynayan biri varsa bu, Şükrü Efendi'nin

kendisidir. Daha bir yıl önce, hükümeti devirmeye teşebbüs suçundan tutuklandığını ve

adaletin pençesinden ne kadar büyük bir zilletle kurtulduğunu unutmadık."

M. Şükrü Bey kıpkırmızı kesildi.

"..Hüseyin Avni Bey de yasanın aleyhinde bulunurken demiş ki, 'Miskinler, bu tarz hareketle

milleti rezil edeceksiniz'.."

H. Avni Bey itiraz etti:

"Ben öyle bir şey demedim."

"Ama yazık ki bu sözler tutanakta yer alıyor beyefendi!"

"Hayır, olamaz, yanlış!"

"Şimdi efendiler..."

H. Avni Bey itiraza devam edince, M. Kemal Paşa sinirlendi:

"Ee, gevezelik yeter! Burası mahalle kahvesi mi?"

"Hayır, milletin kâbesi."

"Öyleyse saygı göstermeyi öğren!"

H. Avni yerine çöktü. Yenilmekteydiler.

"..Efendiler! Bir adam Başkomutanlığı ele geçirir ve yasaya dayanmayan yetkiler kullanırsa, o

adama diktatör denir. Ben, yüce kurulunuzun kabul buyurduğu yasayla bu göreve geldim. O

yasaya dayanarak çalıştım. Yasa yapma hakkınızı da bütünüyle bana devretmiş değilsiniz.

Bana verdiğiniz yetki sadece ordu ile ilgili ve sınırlıdır. Yüce Meclis dilediği anda onu da geri

alabilir. Şu halde bu taşkınlığa ne gerek vardı? Bu dayanaksız, manasız iddialarla ne elde

etmeye çalışıyoruz? Niyetimiz orduyu kıpırdayamaz halde tutmak mıdır?.."

"Haşa! Asla!! Ne münasebet!!!"

Büyük Taarruza Hazırlık 559

Ali Şü kr ü Bey

"Ama Vasıf Bey demiş ki, 'Yerimizden kıpırdayamadık ve kıpırdayamayaca-ğız.' Bazı

arkadaşlarımız ordunun kıpırda-yamayacağını ileri süren gafilin bu sözlerini alkışlamışlar.."

Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey, Hafız Mehmet'e, "Kaybediyoruz" diye fısıldadı.

"Evet, adam tek başına hepimizi yeniyor."

"..Efendiler! Buna yalnız üzülmekle kalmadım, çok da utandım. Rica ederim, bu olayı buraya

gömelim, kimse işitmesin."

Son olarak, "İddiaları ve cevaplarımı dinlediniz. Karar Mec-lis'indir. Ama bir gerçeği

belirtmeliyim. Dünkü duruma göre bu dakikada ordu komutasızdır. Eğer ben orduya komuta

etmekte devam ediyorsam, yasaya aykırı olarak komuta ediyorum. Meclis'te beliren duruma

göre derhal komutanlıktan el çekmek isterdim ve Başkomutanlığımın sona erdiğini hükümete

bildirirdim. Fakat giderilemez bir kötülüğe meydan vermemek zorunluğunu duydum. Düşman

karşısında bulunan ordumuz başsız bırakılamazdı. Binaenaleyh bırakmadım, bırakamam ve

bırakmayacağım!"

Oylama yapıldı.

Başkomutanlık Yasası'nın uzatılması hakkındaki hükümet önerisi, 11 ret, 15 çekimser oya

karşı 177 oyla kabul edildi.73 Sonuç Ziya Hurşit Bey'in sinirini bozdu, elindeki kalemi olanca

hıncıyla sıranın kapağına saplayıp kırdı.

Fevzi Paşa'nın yüzü gülüyordu, Refik Şevket Bey e eğildi:

"Uçurumun kenarından döndük."

Yorum Gönder

Tüm Hakları Saklıdır © 2020-2021

Libereji | Kitap -Dizi - Film İncelemeleri